Merhaba arkadaşlar,
Üniversite öyle bir yer ki çeşitli imkanları bünyesinde barındırır. Bu imkanlardan nasiplenebilmek için öncelikle bu imkanları bilmelisiniz. Gelgelelim, maalesef ülkemizde üniversite okuyan nice genç arkadaşlar, bu imkanlardan habersiz, yıllarını heba ediyorlar. Gerek üniversiteye hazırlanan gençler gerekse de üniversite hayatı içerisinde olanlar, yazılarımı takip ederek, pek verimli bir üniversite hayatı yaşayabilirler…
Madem Üniversite hayatı üzerinde duracağız, o halde öncelikle Üniversite kelimesinin anlamlarını, ima ettiklerini ve üniversite deyince kabaca ne anlamamız gerektiğini öğrenmeliyiz. İlkin Üniversite kavramı üzerinde duralım.
Üniversite kavramını Osmanlı döneminde Darülfünun kelimesi karşılıyordu. 1933 yılından itibaren artık Üniversite kelimesi kullanılıyor. Kelime dilimize Fransızcadan girmiştir (université ).
Univer = Evrensel Site = Site, kent kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşmuştur.
Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumu, darülfünun ( TDK )
Üniversite, kavram olarak tartışmalı bir noktadadır. Bunda belki de en önemli sebep bugünkü anlamda üniversite yapısının batıdan ”kopya” edilmesi diyebiliriz. Bu tür yapılar geçmişin ağırlığı ile yol alır ve geleneksel bir yapıda işleyiş kazanır. Ancak bizim tarihimizde modern üniversiteler, aynı Darülfünun kelimesinin bırakılıp Üniversite kelimesinin alınması gibi adeta bir ”copy – paste” yapılmıştır.
Tarihte bugünkü anlamda üniversitenin temeli, Platon ve Aristoles’in (M.Ö 345) ,dönemin zenginlerinin himayesinde, kurdukları Akademia dır. Tarihte ise modern üniversitenin ilk örneği Bologno Üniversitesidir ( İtalya 1088 ). Bunu Oxford ( 1167 İngiltere ) ve Paris Üniversiteleri İzledi ( 1170 ).
Selçuklu ve Osmanlı tarihi içinden bakılırsa ,1040’da İlk medrese Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey tarafından Nişapur’da kuruldu. 1067’de Bağdat’ta Selçuklu Veziri Nizamüimülk tarafından Nizamiye medresesi kuruldu. İlk Osmanlı medresesi ise 1330’da İznik’te kuruldu.
Bu kısa üniversite tarihinden de anlaşılacağı üzere her kültürün ve milletin farklı bir üniversiter yapısı vardı. Ancak köken itibariyle de üniversite bir ”Evrensel Site” dir. Yani, her ne kültürden, ırktan, dinden, milliyetten vs. olursa olsun insanları kendi bünyesinde kabul edip yetiştiren ve aynı şekilde, ürettiklerini insanlığın yararı için paylaşan bir anlayış yapısı vardır üniversitenin.
III. Selim’in bugünkü İTÜ’nün, 1795 yılındaki adıyla Mühendishane-i Bern Hümayum(inşaat mühendisliğine yakın bir mühendislik) un kanunnamesine koyduğu şu yazılar dahi bu evrenseliğe dikkat çeker;
“….hocalar Mühendisan-ı Berriye nin cümle hülafa ve şakirdanına talim-i funun-ı lazime ve tefhim-i elsine-i mukteziye eyleme üzere ehl-ilm va sahib-i maVifet kimselerdentertip oluna ve hangi tarikten olur ise olsun tarikleri kayd olunmayıp cünha-i azimesi veyahut terki veyahut emr-i Hak zuhuru vuku bulmadıkça azi ve infisalden vareste olarak te’biden hoca olmaları meşrut kılına…
Hocaların tahriklerinin kayd olunmamasını (yani hangi dinden veya ırktan olduklarına bakılmamasızın ) ve yalnız ilim ehliyeti ve marifet sahibi olmalarının ölçü alınmasını ,çok ağır birsuç (cünha-i azime) işlemedikçe veya kendisi terk yahut ölüm (emr-İ Hak zuhuru) vuku bulmadıkça görevleden uzaklaştırma (azl) ve ayırma (infisal) (sözkonusu olmaksızın (varesta olarak) süresiz (te’biden) hoca olmalarının teminat altına alınmasını (meşrut kılınmasını) istiyor.
Günümüz üniversitelerin akademik işleyişine bakacak olursak onu da kısaca şöyle açıklayabiliriz; Üniversitede akademik faaliyetleri ifa edenlere akademisyen denir; Öğretim üyeleri, öğretim görevlileri, araştırma görevlileri. Akademisyenlerin görevlerinin başında eğitim öğretim dönemlerinde derslere gimek, sınav yapmak vs. işler gelirken, bir yandan da alanları dahilinde bilgi üretmeleri ve paylaşmaları istenir.
Kısaca, Üniversite bir bilim yuvasıdır. Bilgiyi üretir, bilgiyi öğretir, bilgiyi paylaşır. Ancak bilgiyi öğretme yolu olarak lisenin tekniklerini kullanmaz. Üniversitede her ders bir numunedir. Öğrenci derste o numuneyi alır ve onun üzerine kendisi koyar. Artık çağımızda üniversite öğrencisinden beklenen, istenen yegane ve en önemli şey budur. Üniversite bu metot bağlamında bünyesinde kütüphane barındırır. Bu kütüphaneler şehir kütüphaneleri gibi değil, çok daha büyük ve işlevseldir. Ayrıca derslerle ve alanlarla ilgili internette kolaylıkla erişim sağlanabilecek akademik makaleler ve yazılar yine bu amaca yönelik araçlardır.
Bir yanıt yazın