Bireyin kendiyle baş başa kaldığında yaptıkları, düşündükleri ve duyduklarıyla ilgilenmeyen bir bakış açısı, sözde modern toplumla ortaya çıktı. Aynı anlayış, kamusal alanda belirlenen kurallar bütününün temelini oluşturdu. Böylece birey, kamusal ritüellere uyduğu müddetçe her istediğini tenhada, kendi başına yapabilir, düşünebilir, hissedebilir oldu.
Bireyin kendi başına yaptıklarını düzenleyen yegane yapı ise aile olarak kaldı.
Ne demek istiyorum… Şunu demek istiyorum. Birey, sadece toplumda belli kurallara uyması istenen bir “şey” haline getirildi.
Halbuki birey, toplumda yaptıkları kadar tenhada, kendi başına yaptıklarından da mesuldür. Düşündükleri ve duydukları yapacaklarını şekillendirdiği için kendi içinde ne düşünüp ne duyduğu da önemlidir.
Bugün konuşulan birçok sorunun temelinde aslında bu durum vardır. Tam da bu nedenle distopik roman ve filmlerde devletler insanların tenhada ne yapıp ettiklerini hatta ne düşünüp duyduklarını kontrol etmeye çalışır.
Bu tür kitap ve yapımlar, modernliğin sorun yaratan bu kısmının tartışılmaya kapatılması ve buraya muhtemel bir müdahalenin peşinen olumsuz görünmesini sağlamak için abartılarak üretilmişlerdir. Belki Batı dünyası için haklı da olabilirler…
Fakat bizde, İslam inancında birey, toplum içindeki davranışları kadar tenhada, kendi başına yaptıklarından da sorumludur. Fakat bu kısmı şu an bizde hatırlatan tek yapı aile, Diyanet ve cemaatlerdir. Fırsatını buldukça bunların da ipini yavaş yavaş çekiyorlar…
Aydınlanma ile başlayan Bireyselleşme, günümüzde artan teknoloji sayesinde had safhasını yaşamaya başlamıştır. Modern toplum şimdi Bireyselleşmenin acısını yaşıyor. Çünkü, bilgisayar veya telefon başında olan birey, kendisini tenhada, kendiyle baş başa, rahat hissediyor.
Toplum içinde yapamayacağı şeyleri oralarda yapıyor, söylüyor. Çünkü uzun zamandır kendi başına istediğini yapmaya alıştırılmıştır. Orada hiç denetlenmemiştir. Bundan sonra da buna hiç niyeti yoktur.
Sorun nasıl mı çözülür?
Bireysel denetimi yaygınlaştıracak yapıların oluşturulmasıyla…
Yani, İslam’ın emirlerinin yaygınlaştırılması, öğütlenmesi, önemli görülmesiyle. Tüm hayatın İslam anlayışına göre düzenlenmesiyle. Zira hem toplumdaki hem tenhadaki bireyi denetleyen tek anlayış İslam’dır.
Bir yanıt yazın