Evet, Allah kimseyi dertsiz bırakmasın. Bu bir dua. Beddua değil hem de. Bildiğimiz hayır dua. Eskiler bu duayı çok ederlermiş. Şimdi unutulmuş. Aslında bu duanın derin bir anlamı var. Şöyle ki, dertsiz insanın kafası rahattır, pek çabalamaz bir şeyler için, dünyalığı kadar yaşar gider. Öbür taraftan dertli insan derdine deva bulmak için bir arayışın içerisine girer. Aradığını bulmak için de devran olur ( gezer ). Gezen kimse de dünyada hayranlık veren şeylerle karşılaşır. Bu hayranlık kişiyi meraka sürükler, merak da dikkati getirir. Bunun sonucunda kişi bir şeyler öğrenir. Meşhur sözdür; İlim hayretle başlar, öğrenme dördüncü aşamada gerçekleşir. Bu aşamalar sırasıyla; hayret, merak, dikkat, öğrenmek. İşte, insan hayret etmeli, şaşırıp kalmalıdır. Bu ise ancak bir arayış sonucunda gerçekleşebilir. Dertli insan da bir arayışın içinde olan insandır. Derdine deva için hem fiziki alemde hem de manevi alemde gezintiye ( arayışa ) çıkar. Bunun sonucunda hayranlık duyacağı şeylerle karşılaşır ve nihayetinde ilim sahibi olur.
Tasavvuf edebiyatında “ gel devran olalım, seyren olalım, heyran olalım” mealinde pek çok beyit yazılması bu anlayışın tezahürüdür. Derviş neden hep gezer? Çünkü o dertlidir. Allah ile dertlenmiştir, hakk için dertlenmiştir ve bir arayışın içerisindedir. Hakkı bulmak için gezer durur. Ama bulmak güçtür. Ne demiş eskiler: Aramakla bir şey bulunmaz fakat bulanlar hep arayanlardır..
****
Bir rivayete göre Adem ile Havva cennetten kovulup yeryüzüne gönderildiğinde birbirlerini bulmak için uğraşmışlar. Adem babamız gündüzleri aramış geceleri dinlenmiş; Havva validemiz ise hem gündüz hem gece aramış fakat bulunca da umursamaz davranmış.
****
Hayat geriye bakarak anlaşılır, ileriye bakarak yaşanır. (Soren Kierkegaard)
Bir yanıt yazın