Dünya, başlangıcından günümüze kadar yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle, havasıyla, suyuyla, ağaçlarıyla, envai çeşit canlılarıyla, taşı toprağıyla, hulasa tüm doğallığıyla biz insanların hizmetine sunulmuştur. Milyarlarca insan bu doğal zenginliklerden istifade ederek hayatlarını sürdürmüştür. Yaratıcının biz insanlara bahşettiği bu zenginlikler, Allah’ın koyduğu bir nizam üzere sürekli kendisini yenilemektedir. Bu sürekli kendini yenileme durumu doğal bir kanun üzere devam etmektedir. Gelgelelim bu kendini yenileme süreci ancak kendi doğallığında mümkün olabilmektedir. İnsanoğlu, hayatını idame ettirebilmek için doğadan faydalanırken, doğanın kendi kendini yenileme potansiyelini dikkate alması lazımdır. İnsanoğlu, özellikle sanayi toplumuna gelene değin doğa ile iç içe olmuş, onu velinimeti bilmiş, doğaya büyük önem vermiştir. Hali hazırda geçimini topraktan sağlayan insanlar için doğa önemlidir. Fakat toplumsal üretim biçiminin kapitalist bir hal almasıyla beraber insanoğlunun doğayı kullanım biçimi değişmiştir. Artık doğa, üzerine bina, fabrika, alışveriş merkezi, şirket vs. yapılacak bir yer olmuştur. Böylece, doğanın tüm zenginliklerini ( üretim araçları ) herkese eşit veren doğallığı yerine, üretim araçlarını sadece güçlülere veren kapitalist sistemin, zenginleri daha zengin, fakirleri daha fakir eden adaletsiz, beşeri sistemi tüm dünyaya hakim olmuştur.
Kapitalist sistemin daha çok üretim ve daha çok tüketim hırsı, dünyamızın milyonlarca yıllık doğal zenginliklerini sömürmeye ( Kapitalistleştirmeye) , yok etmeye ve ket vurmaya devam etmektedir. Fabrikalaşma, kimyasal atıklar, egzoz dumanları, kimyasal silahlar, yine kapitalizmin daha çok kazanma kaygısı ile ortaya çıkan savaşlar dünyamızı yaşanamaz bir yer haline getirmeye başlamıştır. Tüm bu olumsuzluklar uzun vadede geri döndürülemez kötü sonuçlar getirecektir.
Bir yanıt yazın