Aile, en temel bir sosyal kurumdur, denir. İnsan birleşmesinin en ilkel halidir. Aynı zamanda en çağdaş halidir de (Bu bağlamda, ilkel ile çağdaşlık, belli noktalarda birleşebiliyor demek ki).
Kişilerarası ilişkinin, ailenin hem nedeni hem de sonucu olduğu söylenebilir. Bu ilişki, bu yakınlık duygusu, iki insanı bir araya getirir. Bu bir aradalığın sonucu olan aile, bu ilişkiyi hem derinleştirir hem ulvileştirir. Aile üyeleri arttıkça, bu ilişkiler adeta dallanır budaklanır, meyvalarını verir. Bu meyvaların olgun olması önemlidir. Bunun için, ağacın kökleri gücünü aldığı toprağa sıkı sıkıya bağlı olmalıdır. Aile ağacının toprağı, vatanıdır. Demek ki aile, vatan topraklarına iyi bir şekilde kök salmalıdır. O vatan topraklarıdır ki, içerisinde toplumu, kültürü, geleneği, dini, tarihi hep barındırır. İşte bunlar, toprağın ihtiva ettiği minerallerdir. Eğer kök sağlam olursa, derinlere inerse, o ağacı kim sökebilir yerinden? Hangi rüzgâr, hangi fırtına onu devirebilir? İşte aile, böyle olmalı. Böyle olduktan sonra, meyvaları topraktaki mineraller ile olgunlaşmış olur; tadından yenmez.
Bu anlattıklarım, bugün nasılsa, geçmişte de böyle oldu, gelecekte de böyle olacak. Ailelerin, bir toplumu, bir devleti oluşturduğunu düşünecek olursak, bunların belirli noktalarda birleşmeleri, zaten kaçınılmazdır. Bu birleşmeler, ortak çıkarlar ve ortak iyilikler için vardır. Bunlar, doğanın kontrolünde olan, ilk insan Hz. Adem (s.a)’dan beridir var olan bir yasadır. Ancak ne yazıktır ki, ,insanoğlu, doğanın tüm dengelerini, kendi çıkarları uğruna bozmaya çalıştığı gibi, aile yapısının doğallığını da bozmaya çalışmaktadır.
Nasıl ki tüm yeşillikleri, ağaçları, meraları bir beton yığınına dönüştürmek suretiyle doğanın o canlılığını, o bin bir duygular uyandıran güzelliğini ortadan kaldırmaya çabalıyorlar; şimdi de geleneksel aile yapısının o doğal dengesini yıkmaya, yerine beton binaları gibi, duygusuz, kültürsüz, hiçbir toplumsal, dinsel bağlamı bulunmayan bir yapıntı inşa etmeye çalışıyorlar. Hem de tüm bunları, acı bir alay ile, demokrasi, insan hakları, özgürlük kavramlarını kullanarak yapıyorlar. Madem ki böyle bir ortam var. Madem ki böyle ideolojik bir saldırı var, bunun arkasında bir destekçi yok mudur? Tüm bu yapılanlar, belirli bir görüş çevresinin kıvırabileceği türden şeyler midir?
Demek ki devletler, burada iş başındadır. Bunun örnekleri az değildir. Buna dayandırılabilecek söylemler de öyle. Zaten, böyle bir işin ortada olduğu, devletimizin aile kurumuna gösterdikleri ilgi ve alakalarından sezilebilir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bunun resmi, görünen bir ayağıdır. Ancak, daha iyisini, elden geldiğince kısa vadede tamamlamak, önemlidir
Bir yanıt yazın